Günce : 10 Gün

Ufakdere - Kılınçlı - Aperlai

Likya Yolu Hero

10. Gün : Ufakdere - Kılınçlı - Aperlai

Sabah 07.00 gibi oldukça dinç bir şekilde uyanıyoruz. Dün akşam bizimle beraber burada kamp kuran Fransız gezginleri göremiyoruz, güne çok erken başlamış olmalılar. Özgür’le beraber çadırlarımız toparlıyoruz ve kahvaltı yapmak için Feti Bey’in bahçesine gidiyoruz. Kahvaltı öncesi yürüyeceğimiz parkur üzerinde bir süre çalışıyoruz.

KAHVALTI SONRASI HATIRA

KILINÇLI’YA DOĞRU YÖN TABELALARI

Tam bu sırada üç turistin yamaçtan aşağıya doğru indiğini görüyoruz. Elinde boş pet şişe ile doğruca sarnıca yönelince su problemi yaşadıklarını anlıyoruz. Danimarkalı turistler bize sarnıçta ki suyun içilip içilemeyeceğini soruyor. Kendilerine yardımcı oluyoruz. Su ihtiyaçlarını giderdikten sonra nezaketen. Onlarda kahvaltı isteyince Feti Bey bahçeye bir masa daha kuruyor. Bol çeşit kahvaltımızı yaptıktan sonra Feti Bey ve ailesiyle vedalaşarak Sısla mevkiine doğru yola koyuluyoruz. Yol traktör yolu şeklinde tırmanarak devam ediyor. Yaklaşık 1 saat kadar yol aldıktan sonra sponsor firmanın tabelalarını göreceksiniz. Bu noktada Likya yolu harita üzerinde ikiye ayrılıyor. İşaretler tabelanın sağından aşağı doğru ilerliyor.Bu yol ortanın üstünde zorlukta bir parkur, eğer bu parkuru yürümek istemeseniz sol kısımdan devam eden köy yolunu takip ederek işaretlerin birleştiği sahile ulaşabilirsiniz.

SISLA MEVKİ VE BİLAL BEY VE AİLESİ

TIRMANIŞ BOYUNCA BİR MOLA

Sısla mevkiinde sabah kahvaltı yaptığımız Fethi Bey’in akrabası olan Bilal Beyin evine uğruyoruz. Yediğimiz taze salatalık – portakal ve haşlanmış baklanın tadını alınca keyfimiz iyice yerine geliyor. Vedalaşıp yola koyuluyoruz. Toprak yol sahile doğru devam ediyor. Ortanın altında zorluk derecesi düşük bir yürüyüşten sonra deniz kıyısına ulaşıyoruz.

VE DENİZ SEVİYESİNDEYİZ

YOL BOYU ÇEKİM YAPIYORUZ

Az ileride sabah kahvaltı yaptığımız Danimarkalı yol arkadaşlarımızla karşılaşıyoruz, selam verip devam ediyoruz. Bu noktada sizi sahilde ne kadar süre daha ayakta kalır bilemiyorum ama bir palmiye ağacı karşılayacak. Sahilde tek başına kayaların arasından çıkmış palmiye ağacını görünce fotoğraf çekimleri yapıyoruz. Orada bir müddet dinlendikten sonra yola devam ediyoruz. .İşaretler bir süre sonra bizi patikadan ormana doğru götürüyor.

YOL BOYU SPONSOR TABELALAR

YÖRÜKLER İLE SOHBET EDİYORUZ

Orta eğimli parkuru  Özgür ile sohbet ederek tırmanışı bitiriyoruz. Yol köy yoluna dönüyor, ama bizim de suyumuz tükenmek üzere toprak yoldan ilerlerken solumuzda bir keçi ağılı görüyoruz. Rica edip sularımızı orda ki tankerden doldurup biraz sohbet ediyoruz. Keçi sesleri arasında yaptığımız sohbet sonrası bize ikram edilen şekerleri ağzımıza atarak vedalaşıyoruz. Bir süre sonra sponsor firmanın Kılınçlı yani Apollonia’ya 1 km kaldığını gösteren sarı tabelası bize karşılıyor. Fotoğraf çekimi yaptıktan sonra Toprak yoldan tabelanın gösterdiği yöne ilerlemeye devam ediyoruz. Yaklaşık 20 dk. sonra tepede antik kenti görüyoruz.

KILINÇLI’YA AZ KALDI

TEPEDE APOLLANİA KALINTILARI

Antik kenti fotoğrafladıktan sonra tepenin eteklerinde dinlenirken sabah bizden erken yola çıkan Johan ve Ann ile karşılaşıyoruz. ikisinin de yorgunluğu yüzlerinden okunuyor. Biraz sohbet ettikten sonra 4 kişi yola devam ediyoruz. Burada işaret sorunu var gibi görünse de ilerde ki toprak yola çıktıktan sonra işaretlerin patikadan ormana girdiğini fark ediyoruz. Taşlık bir patika zeminden Aperlai antik kentine doğru yola inişe giçiyoruz. Günün sonuna doğru yorgunluktan olsa gerek yol gözümüzde büyüyor. Yaklaşık 40 dk sonra Aperlai antik kentinin ilk kalıntılarına rastlıyoruz. Deniz seviyesine doğru artan kalıntıların bir kısmı da suyun altında kalmış durumda. Bu bölge deprem bölgesi olduğu için şiddetli bir deprem ile beraber bu kent olduğu terde dibe çökmüş ve bu bölgeyi deniz kaplamış durumda. Bu yüzden şehrin büyük bölümü su altında. Su altı arkeoloji turizmi burada oldukça gelişmiş durumda zaman zaman dalış tekneleri burada hizmet vermekte.

JOHAN VE ANN İLE APERLAI’YA DOĞRU

APERLAI KENTİNDEN İLK KALINTILAR

Aperlai’ye ulaşınca önünde kayık olan bizi mavi panjurlu bir ev karşılıyor, kalınacak pansiyon bakarken bu evin Purple House’un bahçesinde olduğunu fark ediyoruz. Purple House oldukca güzel bir bahçesi olan, bahçesinde hamaklar – sedirler olan etrafta tavşanların ve tavukların dolaştığı huzur veren bir konaklama yeri. İşletme bahçesinde kamp kurmak ücretsiz. Bahçe içinde çadırlarımızı kuruyoruz ve akşam yemeği öncesi duş alıyoruz.

APERLAI ANTİK KENTİNDEN GÖRÜNÜM

APERLAı’DA PURPLE HOUSE

Fransız arkadaşlarımızla burada yine karşılaşıyoruz, onlar dışarıda kamp kurmayı tercih ediyorlar. Akşam yemeğimizi yerken gece konaklamak için orada bulunan Fredy ile tanışıyoruz. Fredy Alman uyruklu bir gezgin. Sırt çantasına gitarını almış ve Fethiye’den beri yürüyormuş.Akşam yemeğimizi birlikte yedikten sonra hava kararmaya başlıyor. Bu sırada bahçe içinde kamp ateşi yanmaya başlıyor. Çaylarımızı alıp ateş etrafına kuruluyoruz. Fredy’nin gitar melodileri ve şarkıları eşliğinde çayımızı içiyoruz. Tüm yorgunluğumuz ateşin başında neredeyse eriyip gidiyor. İşletmede görevli Bekir ben ve Özgür sohbete hamaklar üzerinde gece yarısı 01.00 e kadar devam ediyoruz. Ve artık uyku zamanı, ateşi söndürmeden önce gerekli parkur notlarını kontrol edip ve düzenleyerek çadırıma girip 9.günü bitiriyorum.

PURPLE HOUSE BAHÇESİ

KAMP ATEŞİYLE GÜNÜ BİTİRİYORUZ