Günce : 3 Gün

Bel- Gavurağılı - Pydnai

Likya Yolu Hero

3. Gün : Bel- Gavurağılı - Pydnai

07.00 ‘de Bel Köy'ünde sisli bir sabah ile güne merhaba diyorum. Sis köy üzerinde müthiş bir manzara oluşturuyor. Çadırımı ve çantamı toparladıktan sonra dün bana emanet verilen battaniye ve yastığı Osman Bey’lere götürdüğümde güzel bir köy kahvaltısının beni beklediğini görünce hem sevindim hem de mahcup oldum.


 

BEL KÖYÜNDE SABAH

GAVURAĞILI İNİŞİ ÖNCESİ

Kahvaltıda olması gereken her şey vardı. Fatma Hanım kendi keçilerinden sağdığı ve pişirdiği sütü getirince köylü insanımızın ne kadar sıcakkanlı ve misafirperver olduğunu düşünmeden edemedim. Kahvaltı sonrası teşekkürlerimi sunup vedalaşırken köy çıkışında sis geçişleri arasında günün ilk rehber video çekimini yaptım ve saat 08.00 de yola koyuldum. Köy Yolu hafif yokuş bir şekilde ilerledikten sonra kıvrıla kıvrıla iniyor. Yol boyunca tarlada çalışan çiftçilerle selamlaşarak 2 km kadar ilerledikten sonra işaretler sağa doğru ayrılan bir yola sokuyor. Bu ayrılan yerde ki işareti kaçırmayın. Kısa ve kolay bir hafif yokuşu geçtikten sonra Gavurağılı tabelası beni karşılıyor.

SPONSOR TABELALAR

KIRMIZI BEYAZ LİKYA İŞARETLERİ

Düzlükte bir ara işaretleri kaybediyorum. Zira alan geniş ve otlak alanı olduğundan işaretlerin olduğu taşlar yer değiştirmiş olabilir. İşaret sorununu aştıktan sonra deniz tarafına doğru ilerlediğimde çam ağaçlarının arasından yürüyüşümü sürdürüyorum. Kısa bir süre sonra Bel Köy'ünde ki Osman Bey’in bana bahsettiği Gavurağılı inişine başlıyorum. Bu parkur oldukça dik ve kayalık ve de rüzgarlı. İşaretler belirgin olsa da kayma tehlikesi zaman zaman olabiliyor. Daha önce Faralya inişinde uyarı olarak belirttiğim kaymaz taban bot veya ayakkabının önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Bu bölgeyi çok dikkatli inmenizi öneririm. Bastığınız taşın yuvarlanması halinde size sıkıntı yaşatabilecek bir parkur.

İNİŞ ÖNCESİ SON MOLA

GAVURAĞILI İNİŞİ PATİKA YOLU

Yaklaşık 900 metre kadar iniş devam ediyor. Bel ile Gavurağılı arasında su kaynağı yok. Bel köyünde suyunuzu doldurun mutlaka. Kısa bir video uyarı çekimi yapmak için mola verdiğimde bir şeyler atıştırmak için çantamı yokladığımda Fatma Abla’nın çantama alelacele sokuşturduğu domates ve salatalıkları yerken onları bir kez daha anmaktan geçemiyorum. Parkur boyunca manzara harika. Manzara fotoğraf çekimi için ideal bir parkur ama gün ortasında gölgeler keskin olacağından güzel sonuçlar alınamayabilir. Manzaranın ve Akdeniz'in tadını çıkarın.

GAVURAĞILINDA AYŞE HANIM

YOL ARKADAŞLARIMLA KARŞILAŞMAMIZ

Gavurağılı inişi sizi sıfır noktasına indiriyor. Zeytinlikler arasında bir süre yürüdükten sonra yol üzerinde bir pansiyon karşılıyor beni. Daha önce Fatma Mete tarafından işletilen pansiyonu 2014 ten sonra Ali Bey'in işlettiğini öğreniyorum. Oldukça nezih ve temiz bir yer. Arkada ahşaptan bir kaç oda var. Gavurağılı bölgesi aynı zamanda tur şirketlerinin araçlarının aktarım yaptığı bölgedir. Daha önce Faralya'da karşılaştığım üç gezgin ile burada tekrar karşılaşıyorum. Pansiyonun bahçesinde Ahmet, Alper ve Özgür ile biraz sohbet edip, yolun devamında Pyndai antik kentine kadar beraber yürümeye karar veriyoruz. Gavurağılı notlarımı aldıktan sonra ve yemeklerimizi yedikten sonra yola devam ediyoruz.
 

DEV KAKTÜS BİTKİLERİ

İNİŞ SONUNDA BİTTİ

Belimize kadar gelen büyük otlar ve devasa kaktüslerin arasından işaretleri takip ediyoruz. Bir ara hepimiz kafası karışıyor. İşaretler bizi bir su kaynağına getiriyor ama sonrasında işaret bulamıyoruz. ikişer gruplar halinde ayrılıp işaret arıyoruz bir süre sonra yine su kaynağında buluşuyoruz. Bir kaç geometrik hesap kitap yapıyoruz ama sorun çözülecek gibi değil.

DENİZ SEVİYESİNDEYİM

PATARA’DA BALIKÇI KONAĞI

Mola verdiğimiz pansiyona geri dönüp, son gördüğümüz işaretten sonra yolu tekrar dikkatlice yürümeye başlıyoruz. Sonra anladık ki bizi sağa doğru yönlendiren işaret likya yolu işareti değil, su kaynağı işaretiymiş. Doğru yol sağa dönmeden karşıya devam ediyormuş. Biraz vakit kaybetmemize rağmen mevcut su kaynağında biraz soluklanıp yola devam ediyoruz

GAVURAĞILI ZEYTİNLİKLERİ

AKDENİZ’E PARALEL YÜRÜYORUM

İşaretleri bir süre daha takip ederek ilerliyoruz. Yol bizi toprak araba yoluna çıkarıyor. Bu noktada yolun normal olarak karşı sağa doğru gitmesini düşünürken işaretlerin bizi tekrar gavurağılı istikametine götürdüğünü düşünüyoruz. Bir süre ters istikamette gittikten sonra Özgür’ün işareti farkedip patikaya sapmamız gerektiği uyarısı ile toprak yola veda ediyoruz.

TIRMANIŞ ÖNCESİ MOLA

PATARA ÖNCESİ DENİZE SON BAKIŞ

Hafif yokuş orman yolundan ilerliyoruz. Bu yol bizi muhtemelen orman yangınları için yapılmış bir havuza çıkarıyor, hemen arkasında da çeşmeyi görüyoruz. Burada bir süre ayak bakımı molası veriyoruz. Sularımızı tazeleyip dinlendikten sonra yola devam. Yol bir süre sonra patikaya giriyor ve yamaca doğru tırmanışa başlıyoruz. Bu tırmanıştan sonra büyük beklenti orman içinde iniş olacağını düşünürken Alper’in karşılaştıkları manzaradan olsa gerek sevinç tepkisini duyuyorum.

TIRMANIŞ SONRASI PATARA PLAJI

BEN, ALPER, AHMET VE ÖZGÜR

Bu yol bizi gördüğümüz en güzel manzaraların birine çıkartıyor. Sağda uçsuz bucaksız Akdeniz, karşımızda dünyanın en uzun kumsallarından Patara ve sağımızda sayısız seralar. En az 30 dk. bu manzarayı izliyoruz. Alper’in kurduğu cümle geliyor aklıma..”Bu yolu sırf bu manzarayı görmek için bile yürümeye değer” gerçekten de öyle manzaramız çok güzel. Tepe noktasında manzarayı bulmuşken Alper ve Özgür’ü ters ışık tekniğiyle günbatımı pozlarını çekiyorum.

TERS IŞIKTA ALPER VE ÖZGÜR

PYDNAI İNİŞİ ÖNCESİ

Fotoğraf ve video çekimlerimizi yaptıktan sonra devam etmek için işaretlere bakıyoruz ama tepe noktasında yine işaretleri bulamıyoruz. Ahmet ile ben ayrı yöne Alper ile Özgür ayrı yönlere dağılıp işaret arıyoruz. 20 dk kadar süren aramalardan sonra Özgür’ün sesi geliyor. ”Ben olmasam ne yapacaksınız” Haklısın Özgür iyi ki varsın. Gerekli parkur notlarını aldıktan sonra taşların üzerinden atlayarak, sekerek ilerliyoruz. Yol üzerinde bir kaya oluşumu dikkatimizi çekiyor. Bir kaç tahminden sonra quartz taşı olduğuna karar veriyoruz, kırıp birkaç küçük parça koparıp hatıra olarak yanımıza alıyoruz.

LİKYA YOLUNDA QUARTZ KAYALARI

PYDNAI İNİŞİNE DEVAM

Yamaca paralel inerken Pydnai antik kentinin surlarını görüyoruz. Kısa bir antik kent manzarası eşliğinde verdğimiz moladan sonra patika bizi asfalta indiriyor. Ayaklar tırmanış ve patikalara alıştığından olsa gerek asfalt yola bir süre uyum sağlayamıyorum. Biz Ahmet ile birlikte yürüyoruz. Artçı birlik Alper ve Özgür’de asfalta giriş yapıyorlar. ))) Asfalt yoldan bir süre ilerleyince tabelalar bizi  sağa doğru antik kente giden patikaya yönlendiriyor. Ve Pydnai kentinin surlar üzerinde fotoğraf karelerimizi aldıktan sonra sahile geldiğimizin kanıtı olan kumlar bizi karşılıyor.

VE PYDNAI ANTİK KENTİ GÖRÜNDÜ

ANTİK KENT GİRİŞ KAPISI

Bir baraka köprüden geçtikten sonra Ahmet kumsal üzerinde ki tesis görevlisiyle görüşüyor. Sezon açılmasada, tesis açık ve burada konaklayabileceğimizi öğreniyor. Bungolow kulubelerin ve sedir çardakların olduğu sade güzel bir işletme. Tesisin arkasında sonu görünmeyen Patara kumsalı bulunuyor. Aslında yol arkadaşlarım bu akşam yolculuğu sonlandırıp tesis önünden kalkan araçlarla Akbel’e oradan da Ankara’ya dönmeyi planlıyorlar.

DÜZLÜK ÖNCESİ SON MOLA

AHMET VE BEN

Ama buradan akşam saatlerinde kalkan son aracı kaçırdıklarını öğrendiklerinde planlar bir gece daha burada konaklama üzerine yeniden yapılıyor. Tesis ve bölge hakkında bilgi edinmek için etrafı ve sahili dolaşıyorum bir süre ve sahili fotoğraflıyorum. Herkes vucut bakımını yaptıktan sonra, yorgunluğumuzu ahşap sedirler üzerinde kahve eşliğinde atıyoruz.

PATARA KUMSALINA AYAK BASTIK

KONAKLAMA YERİMİZİ BULDUK

Tesisin görevlilerinde Durmuş Bey çayımızı hiç eksik etmiyor. Ve sohbet hava kararınca da devam ediyor. Onca yorgunluğumuza rağmen gece yarısına kadar sohbet ediyoruz. Yol arkadaşlarım çadırlarında uykuya hazırlanırken ben berrak gökyüzünü fırsat bilip, fotoğraf makinemle sahilden bir üçüncü uzun yıldız pozlama denemesi daha yapıyorum.

GEÇ SAATLERE KADAR SOHBET

PYNDAI'DE YILDIZ POZLAMASI

Pozlamadan sonra tesis içinde kurduğum çadırıma geçip, gün boyu notlarını aldığım parkur bilgilerini düzenliyorum. Dışardan, sahilden gelen dalga sesleri ve cırcır böceklerinin sesi kaplamış sanki geceyi. Yorgunum ama bir o kadar da huzur doluyum. Bir süre sonra uyku beni esir alıyor ve Likya Yolu'nda 3. güne veda ediyorum.