Likya'da İlginç Bir Ressam Portresi

Likya Yolu'na Dair Etkinlik ve Arkeoloji Yazıları

Likya Yolu Hero

Likya'da İlginç Bir Ressam Portresi

Gerçektende tuhaf ve ilginç bir ressam; George Scharf. Bana göre en önemli özelliği; detaylı çizimlerinin yanısıra, 1839-40 yıllarında Fellows ile birlikte Batı Anadolu’ya gelmesi ve 1840 yılında Likya antik şehirlerinden çıkartılıp İngiltere’ye kaçırılan yüzlerce tarihi eserin nasıl götürüldüğünü çizimleriyle resmetmesi. Scharf, Likya’da bulunduğu süre içerisinde olan biteni bir yıla yakın sürede en ince ayrıntısına kadar resmetmiş. Çizimlerin konusu sadece arkeoloji değil, bölge ve bölge insanına ait kareler, hatta kazılara kadar birçok farklı konu Scharf’ın çizimlerine yansımış. Likya’nın en garip, belki de en acınası zamanlarında, Likya’nın ruhu toprak altından sökülüp İngiltere’ye kaçırılırken Scharf’da bizzat ekibin içindeydi. İngiltere Kraliyet’i tarafından bizzat ekibin resmi sanatçısı ünvanıyla Anadolu’ya gönderilmişti. Likya, binlerce yıllık garip ve yer yer acı tarihinde belki de hiç bu kadar talan edilip soyulmamıştı. Ne Pers yağmalarında ne de Roma yangınlarında. Likya, belki de İngiliz’lerden çektiğini Perslerden bile çekmemişti.

Fellows Batı Anadolu’ya düzenlediği ilk seyahatinden hemen sonra İngiltere’ye döndüğünde bütün planlarını yapmış ve Likya’daki tarihi eserlerin yerlerinden sökülüp İngiltere’ye nasıl götürüleceğini yaklaşık olarak hesaplamıştı. Kolay iş değildi; içleri oldukça ağır ve paha biçilemeyecek değerdeki heykel, rölyef ve lahitle dolu yaklaşık 70 büyük sandığın Patara açıklarında bekleyen bir İngiliz gemisine taşınması ciddi efor ve lojistik güç gerektiriyordu. Üstelik içlerinde o zamanlar Likya’nın, şimdilerde ise İngiliz British Museum’un en değerlilerinden gözalıcı Payava Lahiti de vardı. Neyse ki Eşen çayında yüzdürülecek büyük sallar bu iş için biçilmiş kaftandı ve lojistik merkez olarak Ksantos, en uygun ve en ağır merkezdi. Bugün kü isimleriyle sadece Ksantos değil, Tlos, Pınara, Araxa ve Telmessos dahil birçok Likya şehrinden sökülmüş değerli parçalar Ksantos’ta toplanacak, birleştirilecek ve özellikle Ksantos’tan sökülen en gözalıcı parçalar Patara açıklarında bekleyen İngiliz savaş gemisine sessiz sedasız taşınacaktı. Likya bir kez daha soyulacaktı.

İşte, Fellows Batı Anadolu’ya yaptığı ilk seyahatten sonra İngiltere’ye döndüğünde ikinci seyahatini bir ressamla birlikte yapmaya karar verdi. Kendisi de her ne kadar iyi bir çizer olsa da, bu seferki yolculuğunda öncekiler gibi çeşitli çizimler yapmaya fırsat bulamayacağını tahmin etmiş olmalıydı. Bu işi de gerçek bir ressama bırakmalıydı. Bu defa yanında iyi bir ressam götürmeliydi. Kendisi gibi maceraperest ve Arkeoloji’yi seven bir ressam olmalıydı. İşte George Scharf yakın çevresinde bunun için en uygun ressamdı ve araya British Museum’un da girmesiyle birlikte Scharf’ı ikna etmek zor olmadı. Fellows’un bu seferki ikinci yolculuğunda yanında gerçekten iyi bir ressam da vardı.

Konu Arkeoloji hırsızlığı veya Tarih talanı değil fakat konu Scharf’ın Likya’da yaptığı çizimlere geldiği zaman ibre mecburen orayı gösteriyor. Scharf’ın yukarıdaki çizimi biraz ilginç. Çizimin orijinal başlığında aynen şu ifade var; “On the left, Charles Fellows taking archaeological findings to his tent”. Çizimin orijinal başlığı diyor ki “Charles Fellows, Arkeolojik buluntuları çadırına götürürken”. Sahne ilginç. Fellows, Türk olduğu başına taktığı festen anlaşılan birinin yardımıyla topraktan çıkarılmış bir tarihi eseri (muhtemelen bir rölyef) çadırına doğru götürüyor. Başına fes takmış kişi kıyafetinden de anlaşıldığı kadarıyla bir Osmanlı mebusu. Kendisi belki de bir kavas olabilir, fakat giydiği elbiseye bakılırsa bu düşük bir olasılık. Fes, Likya bölgesinde o dönem yaşayan Türklerin rağbet ettiği bir başlık türü değil fakat kendisinin Fellows’a eşlik eden bir Osmanlı mebusu olduğu çok açık. Sadece bu çizimde değil, Scharf’ın Likya’da çizdiği birçok resimde kendisini görebiliyoruz. Anlaşılan İngiliz ekibe büyük yardımı dokunuyor. Aynı kişi aşağıda Scharf’ın farklı çizimlerinde, farklı şekillerde de rol alıyor. Gerçek bir işbirlikçi. Kendisi farklı çizimlerde farklı rol ve görevlerde görülüyor. Bu Scharf’ın çizimlerindeki küçük ayrıntılardan sadece bir tanesi ve kendisi ayrıntıları gerçekten ustalıkla resme aktarmayı başarabilen bir ressam ve buradan da belli oluyor ki; Fellows, kendisine işini iyi bilen, bölgeyi ve insanını iyi tanıyan bir yardımcı ve bir de ressam seçmiş.

 Aslında çizim herşeyin, tüm olan bitenin çok basit bir özetini açıkça ortaya koyuyor. Scharf’ın çizdiği resmin kısa ve net özeti şu; bir Osmanlı memuru, bilgisiz ve doğal olarak ilgisiz yerli halkın gözleri önünde bir İngiliz arkeoloji hırsızına yardım ediyor. İşte bu, Anadolu topraklarının 1800’lü yıllarda Avrupalı Arkeoloji hırsızlarınca nasıl soyulduğunun ve toprak altındaki tarihi varlıkların nasıl götürüldüğünün en basit örneklerinden sadece bir tanesi. Konudan fazla uzaklaşmayalım. Şimdi Scharf’ın Likya’da çizdiği başka bir resimden küçük bir ayrıntı daha vereyim. Resimde Fellows’un kazısından bu sefer farklı bir kare var. Bu karedeki İngiliz’e dikkat. Kendisi aslanlı rölyefi yerinden sökmek için sıkı çalışmış ve oldukça yorulmuş olmalı. Aslanlı mezarın sağına soluna saçılmış alet – edavattan belli olduğu üzere mezar kendisini oldukça zorlamış. Yorgun görünüyor.

 Konu arkeoloji hırsızlığı değil dedim ama işin içine İngilizler girdiğinde ibre hep o tarafa dönüyor. Konu çok da fazla açılıp saçılmadan biraz da George Scharf’tan bahsedeyim; İngiliz ressam, gravürcü ve arkeolog “Sir George Scharf”. University College’de eğitim gördü. 1838 yılından itibaren Royal Academy’de profesörlük yaptı. 1840 yılında Likya’ya ikinci yolculuğunu gerçekleştiren Sir Charles Fellows’a refakat etti ve 1843’te Britanya’nın Anadolu’ya gönderdiği arkeolojik ekibin resmi sanatçısı sıfatını aldı. İngiltere’ye döndüğünde, arkeoloji ve sanat konulu yayınların resimlenmesi ile uğraştı. Koleksiyoncular Birliği ve National Gallery üyesi oldu. Tesadüfe bakın ki; O da Charles Fellows gibi 1857 yılında kraliçe Victoria tarafından şövalye ünvanı aldı. Yazıya katkısı için Nebi Yıkaroğlu'na teşekkür ederim.

 Peki aynı adamın Datça Aslanı’nı çıkartıp topraklarımızdan götüren başka bir İngiliz Arkeoloji hırsızı için de çalıştığını söylesem garip olur mu? “Aslan yattığı yerden belli olur” demişler. Fakat bunun İngiliz Arkeoloji hırsızlığı için hiçbir önemi yok. Onlar yatan her aslanı yerinden söküp İngiltere’ye götürmeyi iyi başarıyorlar. Ve bu adam da bu iş için biçilmiş kaftan. Resimlerden anlaşıldığına göre Datça Aslanının yattığı yerden çıkarılıp açıklarda bekleyen İngiliz gemisine götürülmesi için özel düzenekleri hazırlayan belki de ta kendisiydi. Her nasılsa taşınması zor bu eserleri gemiye yükleme işinde başarılı biriydi ve belli ki bu anlamda önemli bir rolü vardı. 2 farklı arkeolog için, 2 farklı yerde çalışması ve 2 farklı çizerin eserinde görünmesi bunu gösteriyor. Pek tabii ki Datça Aslanını yerinden söküp götürmek kolay olmadı çünkü bildiğim kadarıyla bu aslan 10 ton ağırlığındaydı. Neyse ki Likya aslanı hafif ve taşınması Datça Aslanına oranla daha kolaydı. Aslanlı mezar en sonunda kendisini bekleyen ahşap sandıkta yerini aldı ve Eşen çayının sakin akan sularında Patara açıklarına doğru kendisini bekleyen gemiye varana dek yüzmeyi başardı. Sonrada uzun bir yolculukla British Museum’un Likya salonundaki yeni yerine yerleşti.

Önceki Blog
Sonraki Blog

Yorumlar