Likya Yolu'na Dair Etkinlik ve Arkeoloji Yazıları
Likya yazı dizimizin bu üçüncü bölümünde Likya coğrafyasında batıdan doğuya doğru devam edelim. Sırada üç kardeş var. Bu üç kardeş şehirden Sydma’nın aksine diğer iki şehir Tlos ve Pınara ve Likya yolu rotası üzerinde değil. Fakat Likya döneminde oldukça önemli yerleşimlerdendi. Daha önce bu üç kentte yaptığım araştırmaları ve çalışmaları, tarihte ki Likya gezginlerinin katkılarıyla siz doğa ve tarih severlere anlatmaya gayret edeceğim. . “Okuyuculardan ricam bu yazı ile paylaşacağım görseller bir bütünlük içerdiğinden birlikte incelenmelidir. “
Tlos Likya’nın önemli şehirlerindendir. Ksanthos’un yukarı vadisinde Yakaköy sınırlarında bulunur. Tarihi kaynaklarda “Duvar Köyü” sınırlarında diye belirtilir. Bu yerleşim Osmanlı döneminde Muğla Paşa’lığına bağlı bir köydü. Arkeolog Texier Tlos kentinden bahsederken Duvar Köyünden şöyle bahseder. “Duvar Köyü güzel bir yerde, kalenin içindedir. Vadiden 300 mt. yükseklikte bütün ovaya hakimdir.“ Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde Tlos kentinde akropolü çevreleyen yıkılmış sayısız sur ve duvarlar nedeniyle bu köye Duvar adı verilmiş. Şehrin olduğu bu ovada Likya gezginlerinden Spratt Tlos kuşatmasının temsil edildiği bir heykel keşfini bizzat yapmıştır.
Bu kent Likya Birliğinde üç oya sahip 6 şehirden biridir. Kentin tiyatrosu tepenin yamacına yaslanmış. Bu yapının hemen yanında Roma döneminden beden eğitimi okulu olarak kullanılan yapı vardır. Tlos’u günümüzde farklı kılan şüphesiz biraz Myra’ı andıran sahip olduğu ihtişamlı kaya mezarlarıdır. Yapılardan anlaşıldığına göre tarihte burada yaşayan halk oldukça zengin ve kalabalıktı. Fakat ilginç olan şu ki Strabon dahil tarihi kitapları incelediğimde ticaretlerini daiama kaleme alan Venedik, Ceneviz ve Frank tüccarlar hatıratlarında hiç Likya’nın bu şehrinden bahsetmiyor.
Likya dilinde Pınara dağ anlamına gelmektedir. Bizanslı Etienne’nin dediğine göre şehrin yanında ki dağdan dolayı bu adı almıştır. Gerçekten de Pınara kenti bu yoruma coğrafik olarak uymaktadır. Likya gezginlerinden Charles Fellows Fethiye’nin güneydoğusunda “Minare Köyü’nde” şehre adını veren bu dağı tespit etmiştir. Minare Köyü adı da ufak değişikliklerle Pınara’dan geldiği ve korunduğu görülüyor. Strabon bu kent için “Pandoras’ın kızı, yeşil ormanıb bülbülü” der.UNESCO dünya mirası listesinde olan bu kent, Likya Birliğinde Tlos gibi altı kentten biridir. Okuduğum bir başka bilgiye göre bu kentin ilk adı Artymnessus olarak geçiyor. Bu kentin adına Bizans döneminde ki kaynaklarda doğrusu pek adına rastlamadım. Bu şehri 1800’lü yıllarda ziyaret eden gezginlerin gravürlerine bakıldığında oldukça ihtişamlı görünmektedir.
Antik kent, bugünkü yerleşimin 1-2 km uzağında bulunuyor. Bu köy ile ilgili Charles Texier’in ilginç tespitleri var. Bu noktada sözü O’na bırakayım. “Bu köy Avrupalı gezginler için güzel bir dinlenme yeri. Dünyadan uzak kalmış bu köyde kadınların duruşu cesareti antik duvar kabartmalarında ki duruşlar gibi. Bu köylülerin bir kısmı muhtemelen Türk soyundan değil, eski Likya halklarından yerleşimlere karışmamaış dağlık bölgede ki Psidya halkından olabilir. Türkçe’yi de iyi konuşmuyorlar. Bunlar gelecek araştırmacıların ilgisini çekecek sözlerdir.” Texier’in bu sözleri bence doğru tespitler değil. Bu halkı 1000 yıl önce ki bir Roma halkının devamı görmek çok ütopik bir yaklaşım. Çünkü Texier bölgede ki yörüklük konusuna kanımca çok hakim değil.
Şehrin mimari yapısına çok değinmeyeceğim. Kentte uçuruma hakim bir noktada kayalara oyulmuş yüzlerce mezar göze çarpar. Tarihçi Pline’ye göre bu mezarları yapan ustalar iplerle uçurumdan sarkarak bu mezarları yapmışlardır. Bölge tarımsal bakımdan verimsiz ve taşlık olduğundan zaman içinde unutulmuş ve gerilemiştir. Likya Yolu üzerinde olmasa da Fethiye’den Kaş istikametine araçla giderken sağa doğru ayrılan bir yol ile kente ulaşılır.
Şimdi geldik yazımızın son kardeşi Sdyma’ya. Likya Yolunda Alınca yerleşiminden sonra gelen bu kent Likya Yolu üzerindedir. Tarihçi Pline’ye göre bu kent Patara’ya yakın ve Ksantos suyunun sağ tarafında, Anticragus Dağının bir kısmındadır. Pline’nin Antigragus dediği dağ günümüzde ki Yediburunlar’dır. Texier’e göre ise Minare Köyünün güneyinde Durdurkar Köyü sınırlarındadır. Texier’in bahsettiği Durdurkar köyü günümüzde ki Dodurga Köyü’dür. Likya Yolu kitabını hazırlarken bu kentte yaptığım incelemelerde tarihi kaynaklarda geniş ve çeşitli olduğu söylenen yapılara birkaç lahit dışında rastlayamamıştım. Sonra farkettim ki kentin yamacında bulunan Dodurga Köyü evlerinin duvar ve temellerinde, bu kentin taşlarını farkettim. Bu duruma gülelim mi ağlayalım mı bilemiyorum.
Nümismatik bilimine göre, yani buna basılan madeni paraların incelenerek bilgi sahibi olunan tarih biliminin bir dalı diyebiliriz. Sydma adı bu bakımdan bilinmiyor. Şu ana kadar bulunan sikkeler üzerinde geçmiyor. Ama farkettim ki Strabon gibi çok eski coğrafyacılar Cragus kentini de Sydma kentinin olduğu bölgede gösteriyorlar. Bu iki kentin aynı kent olması muhtemeldir. Arkeolog ve kaşif Albay Leake’nin tespitine göre Likya şehirleri en az isimlidir. Ksantos - Arnia, Patara – Sataros, Pınara – Artymnessus isimleri gibi. Cragus isminin aksine Sydma adı da Romalılar dönemine aittir diyerek bu yazımızı sonlandırmış olalım.
"Geçmişte Likya Coğrafyası ve Günümüz Karşılaştırması"
Eylül 2022
Trysa Heroonu ve Arkeolog Otto Benndorf
Eylül 2021
Avrupalı Seyyahların Seyahat Hazırlıkları
Eylül 2021
Antik Dönemde Strabon'un Likya Coğrafyası
Eylül 2021
Likya'lılar ve Luvi Dili ve Türkçe Benzerlikler
Eylül 2021
Tarihte Anadolu'da Yapılan Keşif Gezileri
Eylül 2021
Likya'da İlginç Bir Ressam Portresi
Eylül 2021